8 Aralık 2016 Perşembe

-Dolarizasyonun panzehiri; “Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı”

Dolarizasyon kavramı uzun zamandır iktisadi teoride kullanılan bir kavram. Ekonominin dolarize olması, ulusal para yerine doların ikame olması anlamına geliyor. Sebebi, ulusal paranın yüksek enflasyon nedeniyle değer kaybından kendini koruma durumudur. Dolarizasyonda bazı ülkeler o kadar ileri gitmişlerdir ki ulusal para birimlerini bile tedavülden kaldırmış, yerine dolar kullanmaya başlamışlardır. Bu ülkelerin duruma tam dolarizasyon, ulusal para birimlerini tedavülde tutmakla birlikte, ulusal para birimiyle beraber doların da çok sık kullanıldığı, insanlar tarafından finansal varlık olarak tutulduğu, ödemelerin yapıldığı hesap birimi olarak kullanıldığı ülkelerin durumuna da kısmi dolarizasyon durumu denir.
Merkez Bankası eski başkanlarından Süreyya Serdengeçti’nin 3 Ekim 2005 tarihinde Eskişehir’de verdiği bir konferansının Merkez Bankası tarafından “Dolarizasyon/Ters Dolarizasyon” başlığıyla kitap haline getirilmiş baskısının ikinci sayfasında, dolarizasyon kavramını ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır.

28 Kasım 2016 Pazartesi

-Dolar sevdası hiç geçmiyor…

Yeniden düzenlenmiş

-Bundan 8 yıl 10 ay önce, 15 Ocak 2008 tarihinde 
1 lira 14,49 kuruşa kadar inen ABD Dolar kuru, 
bugün (18 Kasım 2016) 3,3835 ile tarihi zirveye ulaştı
-Birinci Dünya Savaşı öncesi 22,5 kuruştan işlem gören 
ABD Doları, paradan 6 sıfır atılmasaydı, bugün 
3 milyon 383 bin 500 lira olacaktı
-ABD Doları, Merkez Bankası döviz alış kuru, 18 Kasım 2016 
itibarıyla son bir yılda yüzde 18,11, son iki yılda yüzde 52,38, 
son üç yılda yüzde 67,49, son dört yılda yüzde 88,73, 
son beş yılda yüzde 87,22, son altı yılda yüzde 136,94 arttı

Doların önlenemez yükselişi… Bundan 8 yıl 10 ay önce, 15 Ocak 2008 tarihinde 1 lira 14,49 kuruşa kadar inen ABD Dolar kuru, bugün (18 Kasım 2016) 3,3835 ile tarihi zirveye ulaştı.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde 22,5 kuruştan işlem gören ABD Doları, paradan sıfır atılmasaydı, bugün serbest piyasada 3 milyon 383 bin 500 lira olacaktı. 
ABD Doları, Merkez Bankası döviz alış kuru, 18 Kasım 2016 itibarıyla son bir yılda yüzde 18,11, son iki yılda yüzde 52,38, son üç yılda yüzde 67,49, son dört yılda yüzde 88,73, son beş yılda yüzde 87,22, son altı yılda yüzde 136,94 arttı.

-Güçlü bir ekonomi için ne yapmalı?

Güçlü bir ekonomi için yapılması gerekenler ve yol bellidir. Ekonomik ve siyasi istikrarı kurup koruyarak, üretime ve ihracata dayalı bir ekonomik yapı kurmak.
Petrol, doğalgaz veya başka bir şey… Büyük miktarda döviz sağlayan bir geliriniz yoksa ki bu “büyük miktar” nüfusunuza ve ekonomik gelişmişliğinize göre değişir. Kuveyt için elde ettiği petrol geliri yeterli olabilir ama o gelir Türkiye boyutlarındaki bir ülkeyi kurtarmaz. Veya gelir seviyesi altlarda yer alan Sierra Leone’ye yetecek döviz geliri ile hemen hemen o ülkeye yakın nüfusa sahip Danimarka’nın ihtiyacı olan döviz geliri aynı olmaz.
Sonuç olarak Türkiye boyutlarındaki bir ülke sadece petrol ve doğalgaz gibi gelirlerle ekonomisini sürdüremez. Nitekim, Suudi Arabistan’ın dünyada en büyük petrol geliri elde eden ülkesi olmasına rağmen tam bir ekonomik kriz yaşadığını görüyoruz.
Buradan şu sonuç da çıkarılabilir Kerkük-Musul hayali kuranlar ve ülkenin oradan sağlanacak petrol ve doğalgaz geliriyle zengin olacağını düşünenler bence bir kez daha düşünmeli. Suudi Arabistan kadar petrol üretseniz bile yetmez. Türkiye, daha istikrarlı ve düzgün bir ekonomik yapı kurmak zorunda.

27 Kasım 2016 Pazar

-Ekonomide deste yeniden karılacak….

Dolar kurunun 3,47’lere kadar çıktığı bir ortamda, ekonomide hemen herşey değişecek. Bir anlamda deste yeniden karılacak. Bunun ilk adımı Merkez Bankası’nın faizleri 50 paz puan yükseltmesiyle atıldı. Dolar kuru istikrara kavuşmaz ve yeniden 3-3,10’lara inmezse ki bu zor görünüyor, Merkez Bankası’nın faiz artırımı bununla da sınırlı kalmayacak.
Beklentilerin çok çok üzerinde dolar kurunun artması başta 2017 yılı olmak üzere önümüzdeki yılların bütün hedefleri değiştirecek. Ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası’nın bunu kabullenmesi mümkün görünmüyor. Bundan dolayı doları frenlemek için faizi artırmaktan başka bir yol görünmüyor. Faiz artırılacak ki para çıkışı dursun. Türkiye’nin sıcak parayı ülke içinde tutmasının tek yolu yüksek faiz geliri sağlamasıdır. Her kim, bunun kısa vadede başka yolu olduğunu söylerse yanlış söylemiş olur.

19 Kasım 2016 Cumartesi

-Dolardaki artışın ekonomiye etkisi...


Yeniden düzenlenmiş

-Döviz kurları Türkiye açısından her zaman sorun oldu. Geçmişte
ABD Doları, Alman Markı, şimdi ABD Doları ve Avro’nun seviyesi
Türk ekonomisindeki birçok parametreyi etkilediğini söylemek yanlış olmaz
-Enerji açısından dışa bağımlı olan Türkiye, enerjiyi, hammaddeleri dolar,
sanayi ürünlerinin çoğunu ise Avro ödeyerek alıyor. İhracatının yarıya
yakınını AB ülkelerine yapan, turizm gelirlerinin büyük bölümünü bu
ülkelerden sağlayan Türkiye’nin, döviz gelirlerinde avronun ağırlığı fazla…
-Halen 3,3835 düzeyinde olan Merkez Bankası dolar alış kuru, yıl sonuna
kadar böyle devam ederse, 2016 yılında ortalama kuru 3’ün üzerinde
3,0090 olarak gerçekleşecek
-Bu durumda, Türkiye’nin GSYH’si 726,1 milyar dolarlık tahminin de
düşecek, 2009’dan bu yanaki en düşük düzey olan 713,9 milyar dolara
inecek
-Kişi başına GSYH de tahmin edildiği gibi 9 bin 243 dolar olmayacak
9 bin 6 dolara düşecek
-Türkiye, enerjinin hemen hemen tamamını ABD Doları ödeyerek alıyor.
Doların artması, Türkiye’nin enerjiye olması gerekenden daha fazla TL
ödemesi demek olacak
-2016 yılının Ocak-Eylül döneminde ara mallarına, yani hammaddelere
98 milyar 629 milyon dolar ödendi. Dolardaki yükseliş, hammaddelerin
çok büyük bölümü dolarla alındığı için TL olarak hammadde maliyetini
artırıyor. Bu da ekonomiye enflasyon olarak yansıyor
-Turizm ve navlun gelirlerine bakıldığında, yani hizmet ihracatı açısından
değerlendirildiğinde dolar ve avrodaki yükselişin her iki sektöre de olumlu
yansıdığı açık
-TL’nin değer kaybetmesi, döviz fiyatlarının artması doğrudan açık
pozisyonları vuruyor. Döviz borçlarının TL karşılığı artıyor, borçlular TL
olarak artan borçları nedeniyle sıkıntıya düşüyor
-Merkez Bankaları böyle bir ortamda ister istemez temkinli olmak,
faizlerdeki değişikliği enflasyon görünümündeki iyileşme veya kötüleşme
durumuna bağlamak, istikrarı korumak zorundadır
-Farklı bir duruş ekonomiyi çok ciddi sıkıntılara sokar, fark edemeden
hızla duvara çarpılır


18 Kasım 2016 Cuma

-Doların önlenemez yükselişi…

-15 Ocak 2008'de 1 lira 14,49 kuruşla dibe vuran
ABD Dolar kuru, 18 Kasım 2016'da 3,3835 ile tarihi 
zirveye ulaştı
-ABD Doları, Merkez Bankası döviz alış kuru, 18 Kasım 2016
itibarıyla son bir yılda yüzde 18,11, son iki yılda yüzde 52,38,
son üç yılda yüzde 67,49, son dört yılda yüzde 88,73,
son beş yılda yüzde 87,22, son altı yılda yüzde 136,94 arttı

Doların önlenemez yükselişi… 15 Ocak 2008 tarihinde 1 lira 14,49 kuruşla dibe vuran ABD Dolar kuru, 18 Kasım 2016 3,3835 ile tarihi zirveye ulaştı.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde 22,5 kuruştan işlem gören ABD Doları, eski parayla 3 milyon 383 bin 500 liraya çıkmış oldu. 
ABD Doları, Merkez Bankası döviz alış kuru, 18 Kasım 2016 itibarıyla son bir yılda yüzde 18,11, son iki yılda yüzde 52,38, son üç yılda yüzde 67,49, son dört yılda yüzde 88,73, son beş yılda yüzde 87,22, son altı yılda yüzde 136,94 arttı.
Kronik bir şekilde dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari işlemler açığı veren Türkiye’de her zaman ABD Doları, Alman Markı, İngiliz Sterlini, Fransız Frangı gibi önemli para birimleri hayati oldu. Avronun ortaya çıkmasıyla Alman Markı ve Fransız Frangı gibi para birimleri tarihe karışsa da onların yerini Avro aldı. Birinci Dünya Savaşı öncesinde İstanbul Borsası’nda İngiliz Sterlini 110, ABD Doları 22,5, Fransız Frangı ise 4,37 kuruştan işlem görüyordu. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda ABD Doları 1,07 liraya çıktı.

25 Temmuz 2016 Pazartesi

-AB, yaşamak için ne yapmalı?

Brexit, bir kara bulut gibi Avrupa Birliği’nin (AB) üzerinde dolaşıyor. Konuyla ilgili herkes, AB’nin geleceğini merak ediyor. Dünya tarihinin en başarılı Birliği neden bu hale düştü? Ne oldu da büyük bir fire verdi? Konuyu enine boyuna irdelemek gerekiyor.
İlkin AB’nin kuruluş amacına bakmak lazım. Niçin, hangi ihtiyaç sebebiyle kuruldu? Bunun yanıtını Avrupa, hatta Alman, Fransız tarihinde bulabiliriz.

14 Temmuz 2016 Perşembe

-AB'den ilk ayrılan Birleşik Krallık değil...

Neredeyse hepimiz öğrendik Brexit terimini. İngilizce kökenli Britain ile exit sözcüklerinin birleşiminden oluşuyor. Türkçesi Birleşik Krallık’ı anlatmada da kullanılan Britanya (Birleşik Krallığın Kuzey İrlanda hariç üç ülkesi olan İngiltere, İskoçya ve Galler’in yer aldığı ada) ile çıkış sözcüklerinin birleşimi. Birleşik Krallık’ın, Avrupa Birliği’nden çıkıp çıkmayacağıyla ilgili referandumu özetleyen sözcük.

27 Nisan 2016 Çarşamba

-Küreselleşme zengine yaradı…

-ABD Başkanı Ronald Reagan ve İngiltere Başbakanı Margaret
Thatcher’ın politika liderliğini yaptığı küreselleşmeyle 35 yılda
zengin ülkeler zenginliklerini kat be kat artırırken, yoksul ülkeler
darbe üstüne darbe yedi 
-Oxfam raporuna göre, 62 süper zenginin serveti, dünyanın
en yoksul yarısının (yaklaşık 3,7 milyar insan) servetinden fazla
-1980-2015 döneminde,  petrol ülkeleri Libya ve Birleşik
Arap Emirlikleri ile Afrika ülkeleri Kongo Demokratik Cumhuriyeti,
Gana, Gambiya, Madagaskar ve Nijer’in kişi başına milli geliri
düştü
- Libya’nın, 1980’de 13 bin 32 dolar milli geliri, aradan geçen
35 yılda bu gelirini 6 bin 59 dolara indi
-Petrol zengini Birleşik Arap Emirlikleri’nin milli geliri bu dönemde
40 bin 15 dolardan 36 bin 60 dolara, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin
milli geliri 2 bin 389 dolardan 476 dolara, Gana’nınki 2 bin 591 dolardan
1340 dolara, Gambiya’nınki 611 dolardan 451 dolara, Madagaskar’ınki
462 dolardan 402 dolara, Nijer’inki 461 dolardan 405 dolara geriledi
-Yine bu dönemde kişi başına milli gelir Mozambik’te sadece 90,
Burundi’de 74, Fildişi Kıyısı’nda 59, Malavi’de 27, Orta Afrika
Cumhuriyeti’nde 22 dolar arttı
-Buna karşın, bu dönemde kişi başına milli gelirini Lüksemburg
84 bin 162, İsviçre 61 bin 843, Norveç 59 bin 74, Singapur 47 bin 884,
İrlanda 45 bin 60, Katar 44 bin 577, ABD 43 bin 229, Avustralya
39 bin 961, Danimarka 38 bin 225, Hong Kong 36 bin 726, İzlanda
35 bin 667 dolar artırarak zenginliklerine zenginlik kattılar
-İngiltere, İsveç, Avusturya, Finlandiya, Kanada, Hollanda bu dönemde
milli gelirlerini 30-35 bin dolar arasında, Almanya, Yeni Zelanda,
İsrail, Belçika, Güney Kore 25-30 bin dolar arasında, Puerto Riko,
Fransa, Japonya ve İtalya 20-25 bin dolar arasında artırdılar
-35 yılda milli gelirlerini 20 bin doların üzerinde artıran 26 ülke arasında,
Avrupa’dan 15, Asya’dan 6, Amerika’dan 3, Okyanusya’dan 2 ülke
yer aldı. Bu 26 ülke içinde tek Müslüman ülke ise Katar oldu
-Türkiye, miktar olarak milli gelirini 1980-2015 döneminde 7 bin 202
dolar artırdı ve 2 bin 235 dolardan 9 bin 437 dolara yükseltti.
Hem miktar hem oransal artışında 138 ülke içinde 55’inci oldu
-Bu dönemde oransal artışta Ekvator Ginesi yüzde 8 bin 68,1 ile
birinci olurken, bu ülkeyi yüzde 2502,6 artışla Çin, yüzde 2079,2
artışla Maldivler, yüzde 1489,4 artışla Güney Kore, yüzde 1192
artışla Sri Lanka takip etti

22 Nisan 2016 Cuma

-Büyük ekonomiler…

-IMF tahminlerine göre, 2021’de de ABD, Çin, Japonya,
Almanya’dan oluşan ilk 4 değişmeyecek
-2015’de 7. olan Hindistan, Fransa ve İngiltere’yi geçerek
2021’de 5. sıraya çıkacak
-2021’de, İtalya 8. olurken, Brezilya 9., Kanada 10.,
Güney Kore 11., Rusya 12., Avustralya 13., İspanya 14.,
Meksika 15., Endonezya 16. sırada yer alacak
-2015’de Hollanda’nın ardından 18. olan Türkiye, 2021’e
kadar Hollanda’yı geride bırakarak 17. sıraya çıkacak
-1980’de 22., 1983’te 24., 1990’da 19., 1993’te 18. büyük
ekonomi olan Türkiye, 2005 yılında 17’nciliğe çıkmıştı.
2005-2009 döneminde 17., 2010’da Endonezya’ya geçilerek
18’nciliğe inmişti
-2010-2015 döneminde 18. olan Türkiye, 2016 ve 2017
yıllarında da 18. sıradaki yerini koruyacak
-2018 yılında Hollanda’yı geride bırakacak Türkiye'nin,
17. sıradaki yeri, 2021’e kadar, hatta uzunca bir süre
değişmeyecek gibi görünüyor
-Türkiye’nin önümüzdeki 20-30 yılda krize girmeden istikrarlı
bir büyümeyle geçebileceği ülkeler, İtalya, Kanada, Güney Kore,
Avustralya, İspanya sayılabilir. Endonezya, Meksika, Rusya,
Brezilya gibi büyük nüfuslu ülkeleri geçmek son derece zor.
Fransa ve İngiltere ise 2050 sonrasında yakalanabilecek ülkeler
-Satın alma gücü paritesiyle GSYH’de, 1990’lı yılların başlarında
15’nciliğe kadar çıkan Türkiye, 2015 ve 2016’da 17. sırada
yer alacak
-Türkiye, satın alma gücü paritesiyle GSYH’de 2017’de İspanya
ve Kanada’yı geçerek 15’nci, 2019’da Suudi Arabistan’ı geçerek
14. sıraya çıkacak

26 Mart 2016 Cumartesi

-Türkiye ekonomisi…

-2015 yılını, her şeye rağmen, bir krize girmeden geçiren
Türkiye ekonomisinde, 2014 yılında yüzde 2,9 olan
büyüme, tahminlerime göre, 2015 yılında yüzde 4’ler
civarında olacak
-Büyüme, 2016 yılında, terör, dış finansman ihtiyacının
karşılanamaması, ihracatın geleceğinin dış pazarlardaki
belirsizlik nedeniyle pek parlak görünmemesi, başta Çin
olmak üzere dünya ekonomisindeki olumsuzluklar gibi
sebeplerle hedeflenen yüzde 4,5’lik seviyenin altında
kalma ihtimalini yüksek buluyorum
-Fakat, bölgesel savaş gibi çok büyük olumsuzluklar olmazsa
yine de büyüme, yüzde 3,5-4’ler civarında gerçekleşebileceğini
tahmin ediyorum. Benzer şekilde tüketimdeki artış da sürecek
-Kısa zamanda da işsizliğin makul düzeylere inmeyeceği ortada
-Türkiye’nin ekonomideki en önemli sorunlarından olan
enflasyon, 2016 yılında da çözülemeyecek. Enflasyonun
2015 yılıyla benzer bir eğilim sergileyeceğini, yüzde 8,5-9’lar
düzeyinde gerçekleşebileceğini söyleyebilirim
-İhraç malların ucuzlamasına rağmen ihracatın gerilemesi
içinde çıkılmaz bir hal aldı. Dış pazarların sıkıntıya girmesi,
özellikle Rusya, Suriye, Irak’a ve bölge ülkelerine yönelik
ihracatta görülen gerileme ihracatta büyük sorun yarattı
-Borçlanma özellikle özel sektör açısından sürdürülebilir
aşamayı geçmiş durumda. Bu borçların yapılandırılması ve
uzun vadelere yayılması bir çözüm olabilir

28 Şubat 2016 Pazar

-7 Haziran’dan 1 Kasım’a Seçimler…

-7 Haziran’dan 1 Kasım’a Seçimler…
-MHP ve HDP’nin kaybettiği 61 milletvekilinin 59’unu
(2’sini CHP aldı) kazanan AKP, hükümeti kurmak için
yeterli sayı olan 276’yı 41 milletvekili aşarak ülkeyi
4 yıl daha yönetme imkanına kavuştu. Muhalefet ise
eline geçen tarihi fırsatı tepti 
-Bu dönemde ülkemizde Suruç, Ankara, yurtdışında ise
Paris katliamları yaşandı