7 Ağustos 2018 Salı

-Merkez Bankası faizi neden artırmadı?

-Banka, “ben faizleri zaten gereği kadar yükselttim, daha fazlasına
gerek yok. Daha fazla faiz artırımı ekonomiyi fazla soğutur.
Gelişmelere göre durumu değerlendiririm” şeklinde düşünüyor ve
buna göre hareket ediyor
-Merkez Bankası, “para politikasında sıkı duruşun kararlılıkla
sürdürüleceği” iddiasını faizi artırarak güçlendirmeliydi. Banka,
geleceğe yönelik güçlü öngörülere göre hareket etmelidir
-Hem büyüme hem istikrarı isteme özellikle dünyadaki ekonomik
yavaşlama veya şimdi olduğu gibi döviz kıtlığı dönemlerinde
mümkün değil. Bu ortamda büyümeyi değil istikrarı seçeceksiniz
-Merkez Bankası, hem büyümeyi desteklemek istiyor hem de istikrar
bozulmasın istiyor. Bunu gerçekleştirmesi imkansız gibi
-Merkez Bankaları böyle bir ortamda ister istemez temkinli olmak,
faizlerdeki değişikliği enflasyon görünümündeki iyileşme veya
kötüleşme durumuna bağlamak, istikrarı korumak zorundadır


Ankara – 25.07.2018 - Merkez Bankası, 24 Temmuz’da politika faizini beklentilerin aksine değiştirmeyerek yüzde 17,75’de sabit tuttu. Piyasalar faizde 75-150 baz puan (0,75-1,50 puan) arasında, ortalama 100 baz puan yani 1 puan artış bekliyorlardı. Merkez Bankası, piyasaların aksine faizde artırıma gitmedi. En azından 50-75 baz puanlık (0,5-0,75) faiz artırımıyla Merkez Bankası piyasalara "ben kararlıyım" mesajı verebilirdi.
Tabii bunda Merkez Bankası’nın bu yıl içinde politika faizini ilkin 25 Nisan’da 75 baz puan artırarak yüzde 12,75’den yüzde 13,50’ye, sonra 23 Mayıs’ta 300 baz puan artırarak yüzde 16,50’ye, en son 7 Haziran’da 125 baz puan artırarak yüzde 17,75’e çıkarmış olmasının önemi büyük. Banka, “ben faizleri zaten gereği kadar yükselttim, daha fazlasına gerek yok. Daha fazla faiz artırımı ekonomiyi fazla soğutur. Gelişmelere göre durumu değerlendiririm” şeklinde düşünüyor ve buna göre hareket ediyor. Zaten böyle hareket ettiği, yaptığı açıklamadan da anlaşılıyor.
Merkez Bankası, faizle ilgili açıklamasında şu görüşü paylaştı:
“Son dönemde açıklanan veriler iktisadi faaliyette dengelenme eğiliminin belirginleştiğine işaret etmektedir. Dış talep gücünü korumakla birlikte iç talebe dair yavaşlama sinyalleri artmaktadır. Yakın dönemde maliyet yönlü gelişmeler ve gıda fiyatlarındaki oynaklık enflasyon üzerinde etkili olmuştur. Öte yandan, fiyat artışlarının alt kalemler bazında genele yayılan bir nitelik gösterdiği dikkat çekmektedir. İç talep koşullarının etkisinin azalacağı öngörülmekle birlikte enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir. Bu çerçevede Kurul, sıkı para politikasının uzun bir müddet korunmasının gerekebileceği değerlendirmesinde bulunmuştur. Merkez Bankası fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları, para politikası kararlarının gecikmeli etkileri, maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir. Açıklanacak her türlü yeni verinin ve haberin Kurul’un geleceğe yönelik politika duruşunu değiştirmesine neden olabileceği önemle vurgulanmalıdır.”
Açıklamada, sıkı para politikasının uzun bir müddet korunması gerekebileceği, para politikasında sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği, ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabileceği gibi unsurlar vurgulanmasına karşın, enflasyondaki yükseliş eğilimin devam edeceğinin açıkça görünmesine rağmen faiz artırıma gitmedi. Merkez Bankası, "para politikasında sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği" iddiasını faiz artırarak güçlendirmeliydi.
Merkez Bankası, geleceğe yönelik güçlü öngörülere göre hareket etmelidir.
Faiz oranı geleceğe yönelik tahminlere göre belirlenir. Gerçekleşmiş duruma göre değil.  
Ekonomide durgunluk varsa faiz oranları indirilir, ısınma varsa yükseltilir.
Türkiye ekonomisinin mevcut koşullarda yüzde 3,5-4 büyümesi halinde cari işlemler açığının yüzde 2 gibi sürdürülebilir bir seviyeye ineceği biliniyor. Türk ekonomisinin istikrarlı büyüme rakamının yüzde 4-5 arası olduğu da geçmiş yıllar ortalamasına bakıldığında görülüyor.
Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,4 büyümüş bir ekonominin, yüzde 7’lere doğru giden bir cari açığın kriz yaratacağını bilmek için müneccim olmaya gerek yok.
Yüzde 4’ün üzerinde bir cari açık, kırmızı çizgi olduğunu da herkes biliyor.
Bu durumda Merkez Bankası neden faiz artırmıyor? Merkez Bankası’nın sıkıntısı ne?       
Merkez Bankası’nın faizleri olması gerekenin altında tutması, ekonomide genişlemeye neden oluyor. Ekonomi istikrarsız bir şekilde büyüyor. Bu durum daha fazla tüketim, daha fazla yatırım, daha fazla istihdam demek. Bu siyasilerin çok istediği bir ortamdır. Tabii, bu ortamda daha fazla ithalat, daha fazla cari açık da oluyor ama kimsenin onun üzerinde düşündüğü yok. Bu durumu, üretimle, dövizle beslerseniz sorun yok ama besleyemezseniz işte o zaman sorun çıkıyor. Döviz kurlarında yükselme ve enflasyon.
Kimse sürdürülebilir büyüme istemiyor. Sadece daha fazla büyüme istiyor. Kimse, ekonominin ısınmasının daha fazla ithalata, daha fazla cari açığa neden olacağını, döviz sıkıntısı baş göstereceğini, kazandığından fazla harcama nedeniyle borçların çevrilemez hale geleceğini, hem devletin hem de özel sektörün bunu sürdüremeyeceğini düşünmüyor.   
Hem büyüme hem istikrarı isteme özellikle dünyadaki ekonomik yavaşlama veya şimdi olduğu gibi döviz kıtlığı dönemlerinde mümkün değil. ABD Merkez Bankası’nın faiz artırması, Avrupa, İngiltere, Japonya ve diğer gelişmiş ülke merkez bankalarının da ABD Merkez Bankası’nı izlemesi ve bu durumun paranın güvenli limanlar olan bu piyasalara kaymasına neden oluyor ve bu durum hızlanarak devam edecek. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin dış kaynak bulmaları gittikçe zorlaşacak.
Bu ortamda büyümeyi değil istikrarı seçeceksiniz.
Merkez Bankası, hem büyümeyi desteklemek istiyor hem de istikrar bozulmasın istiyor. Bunu gerçekleştirmesi imkansız gibi. 
Merkez Bankaları böyle bir ortamda ister istemez temkinli olmak, faizlerdeki değişikliği enflasyon görünümündeki iyileşme veya kötüleşme durumuna bağlamak, istikrarı korumak zorundadır.
Farklı bir duruşun ekonomiye çok ciddi sıkıntılar getireceği açıkça görülüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder